post-image
Mustafa Painter 0 Yorumlar

Etihad’da son nefes: City kurtardı, Arsenal pişman

Etihad Stadı’nda bir an bile temponun düşmediği, hikayesi bol bir akşam. Skor tabelası 2-2’yi gösterirken tribünler hâlâ ayaktaydı. Maça hızlı giren Manchester City, Erling Haaland’ın erken golüyle öne geçti ve Norveçli yıldız kulüp formasıyla 100. golüne imza atarak gecenin ilk manşetini yazdı. Ancak Arsenal’in cevabı gecikmedi; devre bitmeden Riccardo Calafiori beraberliği yakaladı, ardından Gabriel’in kafa vuruşu konuk takımı öne taşıdı.

Arsenal’in ilk yarı uzatmasında gördüğü kırmızı kart ise bütün dengeleri altüst etti. 10 kişi kalan Londra ekibi, ikinci yarıda doğal olarak daha derine çekildi, çizgileri daralttı ve ceza sahası önünde duvar ördü. City için topa sahip olmak zaten bir refleks; ama bu kez zorunluluktu. Topu kazandıklarında da Arsenal’in tek planı nefes aldıracak birkaç pas ve uzun toplarla oyunu biraz olsun ileri taşımaktı.

Guardiola’nın takımı ikinci yarıyı adeta tek kaleye çevirdi. Kenarlardan sürekli orta geldi, ceza sahası içine her yönden pas denemeleri yapıldı, ikinci toplar toplandı. Stoperlerden biri sürekli hücuma destek verip ekstra bir forvet gibi ceza sahasına koşu attı. Kaleci ve savunma hattı darbeye dayanıklı bir kutu gibi direndi; bloklanan şutlar, son anda araya giren ayaklar, vücutlar… Arsenal’in o anlarda sahada en çok ihtiyaç duyduğu şey disiplin ve soğukkanlılıktı; buldular da.

Tüm bu baskıya rağmen skor tabelası uzun süre değişmedi. Ev sahibi, set oyununu çeşitlendirmek için zaman zaman merkezde hızlı duvar pasları, bazen de çizgiye inip geriye çıkarılan toplarla şans aradı. Arsenal ise ikinci yarıda yarı sahayı ikiye bölüp, rakibi kenara yönlendiren ve ceza sahası içinde kalabalıklaşan bir planla ayakta kaldı. Kenar oyuncularının bekleri takipteki ciddiyeti ve stoperlerin hava toplarındaki agresifliği, kırılma anlarını geciktirdi.

Derken uzatma dakikalarında sahneye John Stones çıktı. Ev sahibinin uzun süre biriktirdiği baskı, son hamlede meyvesini verdi. Ceza sahası içinde yaşanan ikinci top mücadelesinde İngiliz savunmacı doğru yerdeydi ve vuruşunu ağlara gönderdi. Bir anda bütün stat ayağa kalktı. Skor 2-2’ye gelirken, Cityli futbolcular daima süren arayışlarının ödülünü aldı. Arsenal cephesinde ise iki puan sanki parmakların arasından kayıp gitmiş gibiydi.

Bu beraberlik iki takımın yenilmezlik serilerini korudu, ama hisler bambaşkaydı. City soyunma odasına “kurtarılan” bir puan hissiyle girdi. Arsenal tarafında ise 10 kişiyle 45 dakikadan fazla dayanmanın gururu, kaçan galibiyetin burukluğuna karıştı.

Taktik satranç: 10 kişiyle düzen, 11 kişiyle ısrar

Haaland’ın golü, City’nin ceza sahası içi yerleşiminde ne kadar tehditkar olduğunu bir kez daha hatırlattı. Merkezdeki yoğunluk ve kenardan gelen destek koşuları, rakip savunma dengesini milisaniyeler içinde bozabiliyor. Arsenal buna, hattı daraltıp pas kanallarını tıkayarak cevap verdi. Calafiori’nin beraberlik sayısı, konuk ekibin geçişlerde sadece savunmayı düşünmediğini gösterdi; fırsat bulduklarında ikinci bölgeden üçüncü bölgeye hızlı ve net geçtiler.

Gabriel’in duran toptan gelen golü ise topu rakibe vermek zorunda kaldıkları anlarda bile ayakta kalma nedenlerinden biriydi. Set parçaları her büyük maçta oyunun kaderini değiştirebilir; burada da öyle oldu. Arsenal öne geçtiği anda, asıl sınavı yeni başlıyordu: 10 kişiyle ısrarla aynı disipline bağlı kalmak. Çizgiler arasında mesafe bırakmadan, merkezi kapatıp City’yi çizgiye zorlamak, doğru açıyla baskı yapmak ve ikinci topları süpürmek… Bu başlıkların çoğunda olumlu bir not aldılar.

City açısından ikinci yarı, inatla tekrar ve varyasyon denemesiydi. Kenarlardan açılan ortalar, geriye çevrilen paslar, ceza yayı çevresinde şut imkanı kovalayan orta saha oyuncuları… Hücum genişliği çoğu zaman yeterliydi ama Arsenal’in gömülü savunması merkezdeki boşluğu minimize etti. Bu yüzden City, sabırla topu dolaştırıp en ufak konfor alanını büyütmeye çalıştı; pas ritmi ve sürekli oyuncu sirkülasyonu son ana kadar sürdü.

Stones’un golü, savunma oyuncularının modern futbolda rol değişimini de özetledi. Klasik stoper anlayışının ötesinde, doğru zamanda üçüncü bölgeye kat, ikinci toplara pozisyon alma ve bitiricilik refleksi… City’nin beraberliği bulmasında bu çok yönlülük belirleyici oldu. Yine de ev sahibi, böylesine yoğun baskıda daha erken sonuç alamayışını bitiricilik ve son pas kalitesi üzerinden uzun süre düşünecektir.

Arsenal’in 10 kişi kaldıktan sonra hızla 4-4-1 benzeri bir düzene çekilip kanatlarda ikiye birleri engellemesi, maçın kritik ayrıntılarındandı. Kenar oyuncularının bek yardımını aksatmadan yapması, stoperlerin ceza sahası içinde doğru eşleşmeleri yakalaması ve kalecinin pozisyon alma becerisi, uzatmalara kadar işleri planlandığı gibi götürdü. Ama bu seviyede tek bir an, bütün planı bozabiliyor.

Hakem yönetimi ve uzatma dakikalarının uzunluğu, tribünde ve ekran başında tartışma yarattı. Kırmızı kart kararı da doğal olarak en çok konuşulan detaylardan biriydi. Büyük maçlarda bu tip anlar oyunun akışını belirliyor; Arsenal’in eksik kalması, City’nin inisiyatifi tamamen ele almasını hızlandırdı.

Bu beraberlik yarışın matematiğini kökten değiştirmiyor ama psikolojisini etkiliyor. City, kötü giden bir senaryodan puan çıkarmanın özgüvenini cebine koydu. Arsenal ise 10 kişiyle kazanmaya çok yaklaştığı bir deplasmandan galibiyetsiz dönmenin içini acıtmasına engel olamayacak, fakat sahaya koyduğu disiplin ve direnç sezonun geri kalanına dair güçlü bir not düşüyor.

Önümüzde yoğun bir fikstür var; lig, kupa ve Avrupa ritmi giderek hızlanacak. Bu tempoda mikro detaylar—özellikle duran toplar, ikinci toplar ve geçişlerin verimliliği—şampiyonluk yarışının gizli belirleyicileri olacak. City için yaratıcı set çeşitliliğini artırmak ve baskı altında son pas kalitesini standart tutmak kritik. Arsenal cephesinde ise eksik kalındığında dahi oyunu yönetebilme becerisi ve zihinsel dayanıklılık, sezon boyunca en güçlü silah gibi duruyor.

Etihad’daki gece, iki farklı duyguyu aynı anda sahaya yaydı: City için “vazgeçmeyen” kimliğin tescili; Arsenal için “elde var puan, kaçan fırsat” hissi. Skor tabelası eşit, ama anlatısı dolu bir maç daha cebimize girdi.

Benzer Gönderiler