Ballon d'Or'da puanlar eşit çıkarsa ne olur? Kural basit: birincilik oyları kazanır


Ballon d'Or'da puanlar eşit çıkarsa ne olur? Kural basit: birincilik oyları kazanır
Eyl, 5 2025 Spor Mikail GÖKÇE

Futbolun en prestijli bireysel ödülünde iki favori kafa kafaya gitti ve puanlar eşit mi çıktı? Sandığınızdan daha basit bir kural devreye giriyor: Daha fazla birincilik oyu alan oyuncu kupayı kaldırıyor. Bu ayrıntı sık yaşanmadığı için gözden kaçıyor ama sistemin belki de en net parçası bu.

Oylama nasıl işliyor, eşitlikte hangi adımlar izleniyor?

Ballon d'Or, 1956’dan beri France Football tarafından organize ediliyor. Oylama, 2022’den bu yana sadeleştirilen ve sezona bağlanan bir kurguya sahip. Artık değerlendirme dönemi takvim yılı değil, Ağustos-Temmuz arasındaki Avrupa sezonu. Bu değişim, oyuncuların aynı yarış çizgisinde karşılaştırılmasını sağlıyor ve milli turnuvaların (örneğin yaz aylarındaki turnuvaların) etkisini o sezonun bağlamına oturtuyor.

Sistemin kalbi, dünyanın dört yanından 100 gazeteci. Bu 100 isim, FIFA sıralamasındaki ilk 100 ülkeyi temsil ediyor. Her gazeteci 30 kişilik kısa listeden ilk 5 tercihine oy veriyor. Oyların puana dönüşümü sabit ve açık:

  • 1. sıra: 6 puan
  • 2. sıra: 4 puan
  • 3. sıra: 3 puan
  • 4. sıra: 2 puan
  • 5. sıra: 1 puan

Hepsinin sonunda toplam puanlar hesaplanıyor. İşte tam burada “ya eşit çıkarsa?” sorusu önem kazanıyor. Eşitlik durumunda ilk bakılan şey, birincilik oylarının dağılımı. Kim daha çok birincilik aldıysa, o oyuncu kazanmış sayılıyor. Gerekçe net: İlk sıraya yazılmak, o oyuncunun seçmenin gözünde tartışmasız en iyi olduğuna işaret ediyor. Yani zirve tercihi, toplam puandan bile daha ağır basıyor.

Bu kural, “yaygın beğeni mi, yoğun hayranlık mı?” tartışmasına pratik bir cevap veriyor. Diyelim ki A oyuncusu çok sayıda ikinci ve üçüncü sırayla puan topladı; B oyuncusu ise daha az kişi tarafından ama daha güçlü bir şekilde ilk sıraya yazıldı. Toplam puanda eşitlik doğarsa, ödül “en çok birincilik” alan tarafa gidiyor. Net, hızlı, yoruma yer bırakmayan bir çözüm.

Peki oy pusulalarında neye bakılıyor? France Football, üç ana ekseni öne çıkarıyor: Bir, bireysel performans (goller, asistler, ama sadece istatistik değil; kritik anlarda fark yaratma). İki, takım başarıları (lig, Avrupa kupaları, kıta turnuvaları). Üç, saha içi ve dışındaki tutum ve fair play. Bu çerçeve, rakamların ötesine geçip oyunun bağlamını yakalamayı amaçlıyor.

Oylama takvimi genelde şöyle ilerler: Sezon biter, kısa liste açıklanır, davetli gazeteciler oylarını gönderir, sonuçlar gizli şekilde toplanır. France Football, ödül gecesinde kazananı açıklar ve kısa süre sonra ayrıntılı puan tablosunu paylaşır. Böylece hem şeffaflık sağlanır hem de kamuoyu, birincilik oylarının nasıl dağıldığını görebilir.

İşin ilginç tarafı, zirvede eşitlik neredeyse hiç yaşanmıyor. 6-4-3-2-1 puan skalası ve 100 farklı ülkeden gelen tercih çeşitliliği, genelde arayı açmaya yetiyor. Fakat ihtimal dışı değil. O yüzden birincilik oyunu esas alan eşitlik bozucu, “teorik” bir güvenlik ağı gibi duruyor ama gerektiğinde son sözü o söylüyor.

Matematik tarafına küçük bir örnekle bakalım. Diyelim ki iki oyuncu 300’er puan topladı. A oyuncusunun 45 birinciliği, B oyuncusunun 40 birinciliği var. Toplam puan eşit olsa bile ödül A’ya gider. Neden? Çünkü 45 gazeteci A’yı açık ara “sezonun en iyisi” diye işaretlemiştir. Sistem, bu netliği ödüllendirir. B oyuncusu daha çok ikinci ve üçüncü sıralama almış olabilir, fakat “zirvedeki tercih” daha güçlü bir sinyal kabul edilir.

Bu yaklaşım, oy verme psikolojisini de doğru okuyor. Seçmenlerin gözünde “en iyi” ile “çok iyi” arasındaki fark, sadece puan değil, algı meselesi. İlk sıraya yazmak, seçmenin kariyer anı diyeceği maçları, şampiyonluk katkısını, oyundaki baskın anları ödüllendirmesi demek. Birincilik oyu işte bu “karar anı”nı yakalıyor.

Neden nadir eşitlik oluyor, kural pratikte ne sonuç doğuruyor?

Neden nadir eşitlik oluyor, kural pratikte ne sonuç doğuruyor?

100 ayrı ülkeden gelen oylar, doğal olarak farklı futbol kültürlerini ve öncelikleri yansıtıyor. Kimi seçmen topa sahip olma, oyun kurma ve takım aklını öne çıkarır; kimi bitiriciliği ve istatistikleri. Bu çeşitlilik, puanların farklı kanallardan akmasına neden oluyor ve genellikle biri diğerinin önüne geçiyor. Yani istatistiksel olarak eşitliğe kilitlenmek zor.

Bir diğer neden, kısa listenin 30 oyuncuyla sınırlı olması. Bu havuz, oyların belli birkaç adayda yoğunlaşmasına yol açıyor. Sezon boyunca sürdürülebilir performans, büyük maçlarda ağırlık koyma ve kupalara somut katkı yapan adaylar doğal olarak ilk 5’e daha sık giriyor. Bu da toplam puanlarda ince ama belirgin farklar oluşturuyor.

“Ya eşitlik bozulmazsa?” diye akla gelebilir. France Football, birincilik oylarının eşitliği bozduğunu açıkça vurguluyor. Bunun ötesine geçmek kolay değil; çünkü birincilik oyu zaten oylamanın en keskin tercihi. Pratikte bu aşamada sonuç netleşiyor. Teoride daha ileri bir ayrıştırmaya ihtiyaç kalmıyor.

2022’deki dönüşümün etkisini de unutmamak lazım. Değerlendirme aralığı sezona çekilince, adayların performansı daha adil bir zaman diliminde toplanıyor. Örneğin bahar aylarında zirve yapan bir oyuncu, yaz aylarındaki turnuvayla tablosunu güçlendirip Ekim’deki törene “sıcak formda” gelebiliyor. Takvim uyumu, seçmenin hafızasını da temizliyor; bir önceki yılın sonbaharındaki performansla bir sonraki yılın yazındaki performans artık aynı sezon dosyasında buluşuyor.

Kriterler tarafında “karakter ve fair play” başlığının özellikle altı çiziliyor. Çünkü tek başına istatistik bazen eksik kalabiliyor. Büyük maçta gol atmış olmak kadar, kriz anında takımın disiplinini korumak, oyuna saygı göstermek, rakibe karşı duruş sergilemek de etkili. Seçmenler bu çerçevede karar verince, oyların dağılımı daha dengeli oluyor ve eşitlik olasılığı düşüyor.

Sistemin bir başka sonucu, aday profillerinin farklı yollardan yarışa tutunabilmesi. Bir oyuncu çok sayıda birincilik toplayarak “zirve etkisi” yaratabilir; bir diğeri daha yaygın kabul görüp ikinci ve üçüncülüklerle puanını büyütebilir. Fakat iş denkliğe geldi mi, birincilik oyları son sözü söylüyor. Bu da taktik olarak “büyük maç performansı”nı ve sezonun kritik anlarında öne çıkmayı daha değerli kılıyor.

Ödül gecesi sonrası paylaşılan detaylı puan tabloları, tartışmaları daha sağlıklı zemine çekiyor. Hangi ülkenin hangi oyuncuya birincilik verdiği, adayların puanlarının nerede yoğunlaştığı, kıtalar arasındaki algı farkları bu tabloda görülüyor. Böylece “adil mi değil mi?” tartışması veriyle yapılabiliyor. Eşitlik nadir; ama yakın geçen yarışlarda bile bu şeffaflık tansiyonu düşürüyor.

Elbette eleştiriler de var. Bazıları, 6-4-3-2-1 diziliminin birincilik oyunu çok etkili kıldığını, sistemin “en çok hayranı olan” aday lehine sonuç ürettiğini söyler. Buna karşı argüman da açık: Amaç zaten sezonun en iyisini bulmak ve birincilik, seçmenin bu konuda en net imzası. Ayrıca 100 ayrı ülkeden gelen oy, tek bir popüler dalgaya kapılmayı zorlaştırıyor.

Şunu da unutmamak gerekiyor: Ballon d’Or kişisel bir ödül ama kolektif bağlamdan bağımsız değil. Seçmenler, oyuncunun takımının ne kazandığına ve o kazanımda ne kadar belirleyici olduğuna bakıyor. Bu yüzden bazen “mükemmel bireysel istatistikler” kupasız bir sezonla törpülenebiliyor; ya da tam tersi, nispeten daha sınırlı istatistikler ama dev maçlarda altın dokunuşlar, oylamada ağır basabiliyor.

Sonuçta tablo net: Eşit puan varsa, ilk sırayı daha çok alan kazanır. Nadir görülen bir senaryo ama kural, ödülün ruhuna uyuyor. “En iyiyi” en güçlü biçimde işaretleyen oylar, dengeyi o yöne çeviriyor. Bu sayede, en rekabetçi sezonlarda bile kazananın kim olacağı, basit ve şeffaf bir mantıkla belirleniyor.