Singapur’da tarihi bir seri: Üç altın, iki rekor
Defne Kurt, Toyota Dünya Para Yüzme Şampiyonası Singapur 2025’te üçüncü altın madalyasını kazanarak turnuvanın en çok konuşulan isimlerinden biri oldu. 24 yaşındaki yüzücü, uluslararası sahnedeki ilk yılında peş peşe gelen performanslarla çizgiyi yalnızca birinci geçmekle kalmadı, rekorları da yerinden oynattı.
Gecenin en çarpıcı anı, S10 100 metre serbest finalinde geldi. Kurt, 59.08’lik derecesiyle kendi şampiyona rekorunu kırdı. 1 dakikanın altına inmek, S10 sınıfında hem hız hem de dayanıklılık dengesi açısından eşik sayılıyor. İlk 50 metrede temposunu akıllıca yükselten Kurt, dönüşten sonra kulaç sayısını korudu, son 15 metrede rakiplerinin ataklarını göğüsleyip duvara ilk dokunan isim oldu.
Günün diğer vurgusu, bir başka serbest stilde gelen 1:03.91’lik Avrupa rekoru. Yarışın planı netti: İlk 50 metrede sprintle farkı yarat, ikinci yarıda nefes ve ritim yönetimiyle üstünlüğü koru. Yarışın son metrelerinde takip eden isim arayı kapatsa da Kurt, finişe kadar liderliği bırakmadı. Bu iki performans, sprinter özellikleri ile yarış içi strateji disiplinini nasıl birleştirdiğini açıkça gösterdi.
Altınlar bununla sınırlı değildi. 50 metre serbest S10’da patlayıcı çıkış ve güçlü kol çekişleriyle zirveye çıktı. 200 metre karışık SM10’da ise işi tek bir yüzüş stiline bırakmadı; kurbağalama ve sırtüstünde özellikle etkili bir tempo yakalayıp dengeyi iyi kurarak çok yönlülüğünü kanıtladı. Bu tablo, “sadece sprinter” etiketinin ötesinde, komple bir şampiyon profiline işaret ediyor.
- S10 100 m serbest: 59.08 – Şampiyona rekoru
- Bir başka serbest yarış: 1:03.91 – Avrupa rekoru
- S10 50 m serbest: Altın madalya
- SM10 200 m karışık: Altın madalya
Singapur’daki yarışlar boyunca yalnızca bireysel zaferler değil, sınıf bazlı teknik üstünlük de vardı. Dönüşlerde duvar temasını netleştirmesi, su altı fazını gereksiz uzatmadan hızla yüzeye çıkması, özellikle seri yarış programında yorgunluğu yönetmesine yardımcı oldu. Çoklu final günlerinde bile çıkış reaksiyonu ve ilk 15 metrede ivmelenme kaybı gözlenmedi.

S10/SM10 sınıfı, yarış zekâsı ve Türkiye’nin kazancı
S10 ve SM10 sınıfları, bedensel engelin görece daha hafif olduğu kategoriler. Bu, yarışların temposunu bir hayli yükseltiyor ve rekabeti keskinleştiriyor. Bu seviyede 59 saniye altı 100 metre serbest yüzmek, yalnızca güç değil, kusursuza yakın bir teknik ve yarış içi karar verme hızı gerektiriyor. Kurt’un dönüşe kadar yüksek ritimle gitmesi, dönüş sonrası kulaç frekansını fazla düşürmeden son 25’te vücut pozisyonunu bozmaması, kilit farkı yarattı.
Uluslararası arenadaki ilk yılında böylesi bir sıçrama, “ani çıkış” gibi görünse de arkada sistemli bir hazırlık olduğunu gösteriyor. Çoklu yarış günlerinde toparlanma protokollerinin doğru uygulanması, ısınma/soğuma sürelerine bağlı kalınması ve serilerde gereksiz efor harcamadan final planına odaklanması dikkat çekti. Bu yaklaşım, yarışmanın ikinci yarısına gelindiğinde bile hız korunurken teknik hataların artmamasını sağladı.
Şampiyona genelinde Brezilya ve İtalya başta olmak üzere farklı ülkelerden sporcular da dünya ve kıta rekorları getirdi. Böyle bir sahnede üç altın ve iki rekorla öne çıkmak, çıtanın ne kadar yüksekte olduğunu da hatırlatıyor. Singapur havuzunda oluşan “rekor havası”, temposu yüksek final serilerinin sayısını artırdı; bu ortamda sakin kalıp planını uygulayabilenler fark yarattı. Kurt’un çizgisi tam olarak buydu.
Türkiye için bu tablo, para yüzmede yeni bir referans noktası demek. Genç sporcular, sınıf geçişleri, teknik ölçümler ve kuvvet çalışmalarında artık somut bir performans standardını görebilecek. 59 saniyenin altında 100 metre serbest gibi hedefler, antrenman planlamasında tempo bölgeleme, interval tekrar sayıları ve dönüş-drill ağırlığını yeniden tanımlayacak. Kulüpler ve milli takım yapılanması için bu kazanımlar, fon ve kamp planlarının gerekçesini de güçlendiriyor.
Kariyer ölçeğinde bakınca, çok branşlı bir programda (50 serbest, 100 serbest, 200 karışık) en üst düzeyde kalabilmek, sezon içinde microcycle ve taper kararlarının doğru verildiğini düşündürüyor. Özellikle 200 karışıkta stil geçişlerinin pürüzsüzlüğü, 50 ve 100’deki hızın sadece “ham kuvvet” değil, teknik verimlilikten de geldiğinin kanıtı. Bu kombinasyon sürdürülebilirse, önümüzdeki sezon büyük turnuvalarda madalya resmine daha erken giren bir Türkiye izleyeceğiz.
Rakamlar kuru birer veri gibi görünse de hikâyeyi iyi anlatıyor: 59.08, yalnızca tabeladaki bir rekor değil, 1 dakikalık psikolojik bariyerin kırılması. 1:03.91, Avrupa seviyesinde yeni bir standardın yazılması. Bu eşikler aşıldığında, rakiplerin yarış planları da değişiyor; ilk 50 metre temposunu yukarı çekmek zorunda kalıyorlar ve bu da son 25’te çözülmelere yol açabiliyor. Kurt’un avantajı burada: Yarışı başlatma hızı kadar bitirme disiplini de var.
Singapur 2025, onun “çıkış turnuvası” olarak şimdiden arşive girdi. Ama hikâye burada durmuyor. Yarış yoğunluğu arttıkça, sezon sonu form zirvesi ve sakatlık yönetimi daha kritik hale gelecek. Teknik ekiplerin önünde, hız korumayı sürdüren ama yüklenmeyi kademeli artıran bir planlama hedefi duruyor. Bir yandan da genç sporculara örnek olacak bir mentorluk rolü gündeme geliyor; çünkü bu başarı, havuza yeni adım atanlar için somut bir umut.
Sonuçta Singapur’daki üç altın madalya, Türkiye para yüzmede yeni bir dönemin eşiğini araladı. Rekorlar, madalyalar ve istikrarlı yarış yönetimi bir araya geldiğinde, ortaya yalnızca bir şampiyonluk değil, sürdürülebilir bir üst düzey performans modeli çıkıyor. Bu model, havuzun ötesinde, spor kültürü ve erişilebilirlik algısında da yankı bulacak.