post-image
Mikail GÖKÇE 0 Yorumlar

Ballon d'Or 2025: PSG'nin gecesi, Dembélé başrolde

Paris’in Théâtre du Châtelet sahnesi, futbolun en parlak yıldızlarını 69. kez ağırladı. Pazartesi, 22 Eylül 2025’te gerçekleşen törende gündem nett i: PSG’nin geniş aday kadrosu ve Ousmane Dembélé’nin parlayan profili. Kırmızı halı yayını öğleden sonra başladı, ana tören hemen ardından temposunu artırdı. Ekran başında olanlar için yayın CBS Sports Golazo Network ve Paramount+ üzerinden, sunuculuk ise Kate Scott’ta idi.

Bu yılın değerlendirme penceresi 1 Ağustos 2024 ile 13 Temmuz 2025 arasını kapsadı. Yani sezonun tüm kırılma anları—lig finişi, kıta vitrinleri, yazın başındaki final maçları—aynı terazide tartıldı. Ballon d'Or 2025 sahnesine çıkarken, kulüp başarıları kadar bireysel performansların sürdürülebilirliği ve büyük maç etkisi de öne çekildi.

Geceye damga vuran isim şüphesiz Ousmane Dembélé oldu. Sezon boyu formunun üzerine koyan Fransız yıldız, ödül sezonu boyunca favori olarak anıldı. Onu yakından takip eden isim ise Barcelona’nın genç parıltısı Lamine Yamal’dı. Dembélé’nin lehine konuşan unsur yalnızca yeteneği değil; oyun içi sorumluluğu, büyük maçlardaki sakinliği ve takımın hücum kimliğine kattığı ritimdi. Yamal tarafında ise “bu sahneye erken alışmış” bir genç fenomen hikâyesi var. İkisi arasındaki yarış, törenden günler önce bile futbol dünyasında ana sohbet konusuydu.

PSG cephesi, erkeklerde kulüp ağırlığını rakamlara döktü: Dokuz adayla listelerin tepesine kuruldular. Bu kadar geniş bir temsil, sezonun kulüp ölçeğinde nasıl şekillendiğini de anlatıyor: takım oyununa yayılan yıldız katkısı.

  • Ousmane Dembélé
  • Gianluigi Donnarumma
  • Désiré Doué
  • Achraf Hakimi
  • Khvicha Kvaratskhelia
  • Nuno Mendes
  • João Neves
  • Fabián Ruiz
  • Vitinha

Listeyi okurken yalnızca isim görmüyorsunuz; farklı profillerin tek bir oyun planında birleştiğini de görüyorsunuz. Kalede istikrar, kanatta hız ve bire bir tehdit, merkezde pas temposu, çizgiye inen bekler… Bu dağılım, PSG’nin sezonu neden bu kadar yüksek perdeden bitirdiğini özetliyor. Teknik direktör Luis Enrique’nin koç adayları arasında yer alması da bu tabloyu tamamlayan parça oldu.

Törende sadece erkekler değil, kadınlar cephesi de net bir resim çizdi. Arsenal, Kadınlarda Yılın Kulübü sıralamasında yedi adayla zirvede yer aldı. Kadronun omurgası, hem Premier Lig temposunu hem de Avrupa fikstürünü kaldıran bir disiplin gösterdi.

  • Mariona Caldentey
  • Steph Catley
  • Emily Fox
  • Chloe Kelly
  • Frida Maanum
  • Alessia Russo
  • Leah Williamson

Bu yedi isim, farklı rollerde benzer bir etki yarattı: sahada akıl, koşu gücü, oyun kurma sorumluluğu ve bitiricilik. Kulüp ölçeğinde bir “ekol” inşa edildiğinde, bireysel ödül listelerinde bu kadar geniş temsil görmek tesadüf olmuyor.

Oylama, kategoriler ve tartışmalar: 2024'ten miras, 2025'in tonları

Oylama, kategoriler ve tartışmalar: 2024'ten miras, 2025'in tonları

Törende çok sayıda kategori öne çıktı: erkek ve kadın Ballon d'Or, genç yeteneklere dönük ödüller, kaleciler, gol kralları, teknik direktörler ve kulüpler. Ayrıca saha dışındaki etkiyi onurlandıran, insani girişimleri merkeze alan Socrates Ödülü yine programdaydı. Futbolun yalnızca skordan ibaret olmadığı fikri, bu bölümle her yıl yeniden hatırlatılıyor.

Teknik direktör cephesinde rekabet sertti. Erkekler için Johan Cruyff Ödülü listesinde şu beş isim vardı: Luis Enrique (Paris Saint-Germain), Antonio Conte (Napoli), Hansi Flick (Barcelona), Enzo Maresca (Chelsea) ve Arne Slot (Liverpool). Bu beşlinin ortak noktası, farklı lig dinamiklerinde oyunu yeniden kurgulama cesareti. Kimi daha proaktif pres ve pas oyunu ile, kimi savunma yerleşimi ve geçişlerdeki keskinlikle öne çıktı. Oylamada genelde iki şey belirleyici oluyor: üst düzey maçlarda planın işlemesi ve oyuncu gelişimine katkı.

Bu yılın vitrini, törenden haftalar önce bile manşetlerdeydi. Kylian Mbappé, temmuz ayında Dembélé’ye desteğini açıkça dillendirdi. “Tercihim belli” diyerek konuya nokta koyması, gündemi PSG çevresinde daha da daralttı. Öte tarafta Cristiano Ronaldo, bireysel ödüllere daha mesafeli durdu; Şampiyonlar Ligi kazanmanın ağırlığının altını çizdi ama yarışın açık kapıları olduğuna da işaret etti. Bu iki bakış—form, hikâye ve kupa dengesi—zaten her Ballon d'Or sezonunun bildik gerilimi.

2024’te yaşanan tartışma bu seneye gölge düşürmesin diye organizasyon dili de daha netleşti. Geçen yıl Rodri sahneye çıkarken, Real Madrid’den Vinicius Jr.’ın törene katılmaması uzun süre konuşulmuştu. 2025 sahnesi, yeniden “prestij” vurgusuna yaslandı: adaylarla daha şeffaf iletişim, yayın akışında daha ritmik bir kurgu, kategori tanımlarında sade anlatım. Ama en çok da sahadaki verinin ve büyük maç etkisinin konuşulması, hikâyeyi istikamete soktu.

Oylama nasıl işliyor? Ödül, France Football ile UEFA iş birliğinde yürütülüyor. Dünya genelinden gazetecilerden oluşan bir jüri oy kullanıyor. Jüri, bireysel performansı, takım başarısını, büyük maçlardaki belirleyiciliği ve sezon konsantrasyonunu tartıyor. Bu çerçevede özellikle şu sorular kritik: Bu oyuncu, takımının oyununu nasıl dönüştürdü? Kritikte—yarı final, final, derbi—fark yarattı mı? Performans aylar boyu sürdü mü, yoksa parlayıp söndü mü?

Tören akışı da bu değerlendirme mekaniğine eşlik etti. Kırmızı halıda yıldızların rahat, sahnede ise metin ve kısa paketlerin yoğun olduğu bir tempo vardı. Yayının sadeliği, izleyiciye “şovdan çok sezonun resmi geçidi” duygusu verdi. Böylece tören, bir yandan star gücünü gösterirken, diğer yandan “neden bu isimler burada” sorusunu görsel olarak da yanıtladı.

Dembélé’nin hikâyesi niye bu kadar güçlü? Çünkü yalnızca bire birde adam geçen bir kanat oyuncusu profili sunmuyor; oyun aklını ve karar kalitesini de yukarı taşıdı. Topu doğru zamanda paylaştığında, kenardan merkeze, merkezden derine tüm akslarda kombinasyonlar hızlanıyor. Bu, PSG’nin dokuz adayla sahnede olmasının küçük bir özeti gibi: bireysel parıltı, takım oyunu içinde değerli olduğunda anlam kazanıyor.

Gençler tarafında Lamine Yamal’ın adı boşuna anılmıyor. 17-18 yaş bandında, bu yoğunlukta karar verebilmek her oyuncuya nasip olmuyor. Onun varlığı, “gelecek şimdidir” cümlesini bu yıl ilk kez bu kadar yüksek sesle kurdurdu. Fark yaratan nokta, cesaret ile basit oynama disiplinini aynı potada eritebilmesi.

Kaleciler ve golcüler için ayrılan ödüller de gecenin çerçevesini genişletti. Kaleci kategorisinde özellikle çizgi üstü refleks kadar, geriden oyun kurma ve ilk pas kalitesi de değerlendiriliyor. Golcü ödülünde ise yalnızca sayı değil; gollerin maç bağlamı—skoru açış, skoru eşitleyiş, turu getiriş—hep masada. Bu detaylar, rakamların ötesinde “etki” tartışmasını diri tutuyor.

Socrates Ödülü yine sahadaydı. Futbolcuların saha dışındaki etkisini, toplumsal projelerini, kriz anlarında üstlendikleri sorumlulukları görünür kılan bir alan. Sağlık, eğitim, göç, dezavantajlı çocuklar… Konu başlıkları farklı ama ortak payda net: görünürlük lüks değil, bir sorumluluk alanı. Bu ödül, iki saatlik bir şovun kalbinde insani bir boşluğu kapatıyor.

Büyük resme baktığınızda, Messi’nin sekiz, Ronaldo’nun beş Ballon d'Or’u hâlâ dönemin silueti. Ama sahneye dizilen yeni nesil isimler—Yamal, Vitinha ve daha niceleri—bayrağı devralmaya hazır. Bu sene PSG’nin ağırlığı, Fransa merkezli bir futbol anlatısını da öne çekti. Paris sahnesinde Paris kulübünün bu kadar görünür olması, seyircinin doğal refleksiyle “bu sezonun tonu buydu” dedirtti.

Bir not daha: Kulüp ödüllerinin son yıllarda çeşitlenmesi, takım başarısının bireysel anlatıyı nasıl desteklediğini yeniden hatırlatıyor. Arsenal’in kadınlarda zirve yapması bunun en net örneği. Kulüpler yatırımı akıllı planlayıp süreklilik kurduğunda, aday listeleri de genişliyor. Genişleyen liste, sahada daha çok alternatif ve sürpriz demek.

Elbette yarışın tansiyonu, törenden haftalar sonra bile dinmez. “Asıl hak eden kimdi?” tartışması bitmez. Ama bu çekişme zaten futbolun dinamizmiyle uyumlu. Bir sonraki sezona devredilen bir meydan okuma, bir sonraki baharda yeniden sınanacak bir form grafiği… Bu yüzden ödül geceleri yalnızca bir bitiş değil; yeni sezona atılan ilk imza.

Son satır: 2025 sahnesi, tartışmasıyla, şovuyla, istatistiğiyle ve insan hikâyeleriyle dolu bir resim sundu. Paris’in ışıkları sönerken akılda kalan, tek bir kişinin kazandığı bir heykelcikten fazlasıydı. Kulüp omurgasıyla, genç parıltısıyla, sahadışı sorumluluğuyla futbolun bugününe dair hızlı ama dolu bir özet geçti. PSG’nin damgası, Dembélé’nin çıkışı ve Arsenal’in kadınlarda kurduğu düzen; bu sezonun hafızasında en güçlü üç satıra şimdiden yazıldı.

Benzer Gönderiler